31.12.2011, 07:22
ŞİDDET SEVERLER
Tuttuğu takım uğruna, hayatta kalmak için mücadele ediyor Uğur Erçakır. Dualarımız onunla, 18 yaşın tecrübesiyle yaşama tutunmaya çalışıyor kardeşimiz, inşallah sağlığına kavuşur. Sakaryalı bir fidan daha kirli ellerin, pas tutmuş yüreklerin, kan kusanların hışmına uğradı. Sadece maç izlemek için gittiği iki gittiği adım ötedeki İstanbul da ölüm kalım mücadelesi veriyor gencimiz. Suçu yeşil siyah bir atkı takmak mı Ya da yeşil siyah bir forma giymek mi Veya 54 marka bir otomobilde olmak mı O takımın taraftarı olduğu için mi Tuttuğu takımın renklerine aşık olduğumu için mi Nedir suçu Şiddetin rengi yok oysa; beyaz, lacivert ,sar, kırmızı, siyah, mavi. Şiddetin adresi de yok ayrıca.
Sakarya Bursa, İzmit, İstanbul , Van , Bandırma, Sivas,Trabzon , Rize Ne renk tanır kahrolası şiddet ne memleket. Hepimiz şiddetin tutsağı olmuşuz. Sadece yeşil sahalarda gol gezmiyor ki şiddeti. Evde, işyerindin de sokak ortasında, gencinde yaşlısında,zengininde ve fakirinde iliklerimize yapıştı adeta . ŞİDDETSEVERİZ iz biz. Şiddet artık branş tanımıyor artık. Erzurum da Buz hokeyi müsabakasın da bile iki takım oyuncaları birbirine girebiliyor tekme tokat. O nasıl vurmaktır öyle tekme yumruk ve sopalarla. Futbol, basketbol ve en sonunda buz hokeyi. Ama ne yazık ki bu günlere bir günde gelinmedi Vur kır parçala sloganıyla yetişen sporcu ve seyircilerle geldik bu günlere. Vur, kır parçala bu maçı kazan sistemiyle büyüyen sporcuların manzarasıdır bu. Ölmeye, ölmeyle, ölmeye geldik slogonlarının ürünüdür bunlar. Bugün Sakaryalı bir çocuğumuz daha alkışı bilmeyen, tebriki etmeyi aklından bile , geçirmeyen ağzından salya sümük ,kin ve nefret akan birilerinin saldırısına uğrarken, gözlerini kan bürümüş şiddet severlerin attığı taşla hayat mücadelesi veriyor. Bugün onun çocuğu, yarın benim, ertesi gün senin çocuğunun olmayacağının garantisini kim verebilir
***
Şiddete sever bu toplumun geçmişinde el ele, kol kola maça girmek yok muydu . O zamanlar bu konuda hiç bir eğitim almayan insanlar bunu nasıl başarıyordu. Toplumsal yapımız tamamen erozyon içinde , kimlik değiştiriyor. Sporla ölümün ne işi olur arkadaş. Sorun sporda değil sorun bizde . Bizim içimizde. Üniversite eğitimi almış modern eğitimli sakin biri bile çarçubuk trafik canavarına dönüşebiliyor. Tribünde şiddete esir olduğu gibi o yüzden diyoruz ki ki eyy Federasyon yetkilileri , eyy bu ilin temsilcileri , müdürleri, patronları, sporcularınızı sadece ve sadece kazanmak üzere eğitmeyin. Sporcuları skor tabelası gibi yetiştirmeyin onları puan almak için eğitmeyin. Spor için eğitin, sporcu olması için eğitin, nasıl sporcu olunur onun eğitimini verin onun terbiyesini verin sadece ve sadece günü kurtarmak için ve kazanmak için yapılan planlar ve programlar uygulandığı için sonuçları da bu oluyor. Öğüt alacak söze değil örnek alınacak kişilere,sporculara, yöneticilere, hocalara , spor adamlarına sisteme, doğru programa, eğitime, dürüst hakeme, saygılı seyirciye, hoşgörüye sevgiye ihtiyıcımız var. İnsana ihtiyacımız var.
***
Daha topa vurmayı öğrenmeden nasıl adama vurulur onu gören bir nesilden, alkışlamak için kullanılmayı bilmediği ellerini rakibini yok etmek için kullananlardan korkum var, tekme atan, yenilince rakibini döverek kendini tatmin eden , Kendi renginde olmayan taraftarın kafasını gözünü hatta ve hatta onu ortadan kaldırmayı düşünenlerle bir arada olmaktan korkum var. Sporu bahane edenlerin ellerinde ölmekten korkum var.
Sakarya Bursa, İzmit, İstanbul , Van , Bandırma, Sivas,Trabzon , Rize Ne renk tanır kahrolası şiddet ne memleket. Hepimiz şiddetin tutsağı olmuşuz. Sadece yeşil sahalarda gol gezmiyor ki şiddeti. Evde, işyerindin de sokak ortasında, gencinde yaşlısında,zengininde ve fakirinde iliklerimize yapıştı adeta . ŞİDDETSEVERİZ iz biz. Şiddet artık branş tanımıyor artık. Erzurum da Buz hokeyi müsabakasın da bile iki takım oyuncaları birbirine girebiliyor tekme tokat. O nasıl vurmaktır öyle tekme yumruk ve sopalarla. Futbol, basketbol ve en sonunda buz hokeyi. Ama ne yazık ki bu günlere bir günde gelinmedi Vur kır parçala sloganıyla yetişen sporcu ve seyircilerle geldik bu günlere. Vur, kır parçala bu maçı kazan sistemiyle büyüyen sporcuların manzarasıdır bu. Ölmeye, ölmeyle, ölmeye geldik slogonlarının ürünüdür bunlar. Bugün Sakaryalı bir çocuğumuz daha alkışı bilmeyen, tebriki etmeyi aklından bile , geçirmeyen ağzından salya sümük ,kin ve nefret akan birilerinin saldırısına uğrarken, gözlerini kan bürümüş şiddet severlerin attığı taşla hayat mücadelesi veriyor. Bugün onun çocuğu, yarın benim, ertesi gün senin çocuğunun olmayacağının garantisini kim verebilir
***
Şiddete sever bu toplumun geçmişinde el ele, kol kola maça girmek yok muydu . O zamanlar bu konuda hiç bir eğitim almayan insanlar bunu nasıl başarıyordu. Toplumsal yapımız tamamen erozyon içinde , kimlik değiştiriyor. Sporla ölümün ne işi olur arkadaş. Sorun sporda değil sorun bizde . Bizim içimizde. Üniversite eğitimi almış modern eğitimli sakin biri bile çarçubuk trafik canavarına dönüşebiliyor. Tribünde şiddete esir olduğu gibi o yüzden diyoruz ki ki eyy Federasyon yetkilileri , eyy bu ilin temsilcileri , müdürleri, patronları, sporcularınızı sadece ve sadece kazanmak üzere eğitmeyin. Sporcuları skor tabelası gibi yetiştirmeyin onları puan almak için eğitmeyin. Spor için eğitin, sporcu olması için eğitin, nasıl sporcu olunur onun eğitimini verin onun terbiyesini verin sadece ve sadece günü kurtarmak için ve kazanmak için yapılan planlar ve programlar uygulandığı için sonuçları da bu oluyor. Öğüt alacak söze değil örnek alınacak kişilere,sporculara, yöneticilere, hocalara , spor adamlarına sisteme, doğru programa, eğitime, dürüst hakeme, saygılı seyirciye, hoşgörüye sevgiye ihtiyıcımız var. İnsana ihtiyacımız var.
***
Daha topa vurmayı öğrenmeden nasıl adama vurulur onu gören bir nesilden, alkışlamak için kullanılmayı bilmediği ellerini rakibini yok etmek için kullananlardan korkum var, tekme atan, yenilince rakibini döverek kendini tatmin eden , Kendi renginde olmayan taraftarın kafasını gözünü hatta ve hatta onu ortadan kaldırmayı düşünenlerle bir arada olmaktan korkum var. Sporu bahane edenlerin ellerinde ölmekten korkum var.