İşte öyle bir şey
Adapazarının ana caddelerinin kesme taştan olduğunu eskiler çok iyi bilir. İlk evimiz Salko Camiinin karşısındaki Başlar Mahallesinin hemen başındaydı. Adapazarı aşkı 1972 yılında ve 21 Haziran İlkokulunun sokağında başladı. Yaz akşamlarında hemen hemen her akşam üzerimize temiz elbiselerimizi giyip bulvara çıkardık. Muharrem Ekmek frınının önünden ve tek katlı evlerin önünden ilerleyerek Yenicamideki şimdi taksi durağı olan yerdeki Fayton durağına ulaştığımızda içimiz sevinç kaplardı. Heyecanlanırdık.
///
Çark Caddesi pek moda değildi o zamanlar. Bulvar vardı, uzun çarşı vardı. Uzun uzun voltalar atılırdı. Ve her seferinde de büyüklerimiz selamlaşırdı bıkmadan. Selamlar göz ucuyla değil de yürek içiyle verilirdi. O zamanlar Mahalle arkadaşlığı çok önemliydi. Daha doğrusu arkadaşlık önemliydi. Sakaryaspor minik takımda oynarken küçük bir lokal vardı. Yıldırımsporun ilk yeri miydi tam hatırlamıyorum. Ekrem Hoca nezaretinde doluşup, burunsuz Feka marka minibüse binip Erenler -Tabakhane sahasında Et Balık sahasına idmana giderdik. Boyası çıkmış ve sadece derisi kalmış topların kokusu bile hala burnumda.
///
Kaleci Can, Abdulkadir Dinç, Erol Şenkardeş, Kıvırcık Mustafa, Armağan, Erol, Bülent, İsmail, Osman ve Erol hatırladığım ilk isimler. Asıl oynamak isteğim yer santrafordu benim ama Erol ve Armağan vardı canavar gibi o mevkide. Ekrem hoca Gel seni sağ bek yapalım dedi. Tamam dedim ama hiç istememiştim. Defans adamı hızlı olur ulan haminnem gibi oynamaz derdi Ekrem hoca eğilip yüzüme bakarak. Bir gün idmanda Erol Şenkardeşin kolu kırılmıştı, Ekrem hoca bakamamıştı çocuğun koluna, çökmüştü olduğu yere, o zaman dedim ki kendi kendime olay büyük koskoca Ekrem Hoca bile nasıl çöktü diye.
///
İdmanda öğrendiklerimizi Fatma Hanımı ilkokulunun ve 21 Haziran ilkokulun sahasında uygulardık. Aynı takımda olmak isterdik Kadir Dinçle ama Sakaryasporun minik takımında oynuyoruz diye ikimizi aynı takımda oynatmak istemezdi diğer çocuklar. Unutulmaz maçlar oynardık. Büyük keyifler alırdık. Maç sonlarında çeşmenin başında kana kana su içerken birbirimizi baştan aşağıya sırılsıklam su içinde bırakmak en büyük zevkimizdi. Sonra evde bir araba sopa. Musluğun ucuna yapılan küçük bir el darbesi herkesi ıslatmaya yeterde artardı bile. Aziziye Karakolunun oralarda faytonların geçmesini bekleyip, hele arkasında birileri olursa tadından yenmezdi.Arkaya kamçı sesleriyle faytonun arkasına takılmış çocukları az mı kamçılatmıştık. Ve bizde az kamçı yemedik hani. İğne gibi batardı, yanardı kolumuz sırtımız.Muhteşemdi Adapazarı o yıllardı. Ya da biz muhteşemdik.
///
Tadına doyum olmayan oyunlarımız hiç kendiliğinden bitmezdi. Akşam karanlığına kadar süren oyunlarımızın göz gözü görmez bir havaya büründüğünü fark etmezdik bile. Ancak acımasız bir elin kulağımıza yaptıştığını ve kulağımızın şöyle burgulu bir şekilde şiddetle kıvrıldığını hissettikten sonra anlardık ki akşam olmuş. Kulağımızın koparcasına çekilmesiyle ayaklarımızın yarısı yere değerken yarısının da boşta sallanması yine geç kalmamızın cezasıydı..
///
Şeker Mahallesine bakan tribününün oyuk taşlarına basarak çok tırmandık Sakarya Atatürk Stadının tribünlerine. Çok bedava maç izledik. Sakaryasporu izlemek için o zamanki cüssemizle bir anlamda dağcılık bile yaptık. Aramızda 16 - 17 yaşlarında çocuklar vardı. Bizden büyüklerdi ve yol gösterirlerdi.Baykulun inanılmaz röveşatalarına şahit olmak, o tırmanışa değerdi. O beton gibi sahada Boyacı Dursunun deparlarını seyretmek, Şerefi, Yetişi İhsanı, Arap Sadunu ve Süleymanı seyretmek ve adeta futbol resitali sunan bu özel adamları izlemek ne kadar güzeldi.
///
Geçtiğimiz bayram Rüstemler Tesislerindeydim. Başkan ve Yönetim Kurulun futbolcularla yapacağı bayramlaşma törenini takip ettim. Çimlere bakarken eski bayramlar bayram sevinçleri geçti gözümün önünden. Çoçukken ne kadar da mutluyduk değil mi her bayram. İçim bir tuhaf olmuştu. Başkan Selahattin Aydın ve Yönetim Kurulu futbolcuları bekliyordu. Baktım şöyle bir Sakaryaspor futbol takımına, hemen hemen hepsi Sakaryasporu izlemek için duvara tırmandığımız yaştaki çocuklar kadardı.Ya da bize yol gösterenler kadar, yani işte öyle bir şey.