13.08.2012, 12:19
Okumak Cehaleti alir
İnsanoğlu nun yaşadığı ortamlarda bir sürü sosyal ve ekonomik koşullar içerisinde ufacık dahi olsa bir yeri mutlaka vardır. Mesela doktor doktorluğunu, subay, subaylığını işçi işçiliğini, memur memurluğunu yapması gibi. Bu işlerde kazandıkları başarılar bu kişileri toplum içerisinde adam yapmaya yeter de artar bile. Ama bazı gerçekler var ki onlar toplumumuzun karın ağrısı olmaya devam ediyor. Mesela yalakalık, çanak yalamak, birilerine yaranabilmek için başkaları hakkında yalaka fikirler üretmek gibi kavramlar. Bunları yapanların yaptıkları işlere ve mevkilere göre derecelendirilebilir de.
KONUMUZ SPOR BASINI
Şu anda Sakarya yerel basınının spor bölümleri nerede ise yürekler acısı bir manzara arz ediyor. Hayatında hiçbir gazetenin saçağından bile geçmemiş bir sürü insan bir vesileyle veyahut ta hiçbir yerde tutunamamış olmanın stresiyle çareyi spor basınının içerisinde yer almakta buluyor. Bu duruma zaten hiç para vermeyen patronlar nedeniyle bedava çalışabilecek elemanlara acilen ihtiyaçları olan gazetelerin spor bölümleri balıklama dalıyorlar. Sonuçta bir veya iki ay sonra alın size spor basını elemanı. 1 Yıl geçmeden spor müdürü 2. yıl sonra da otorite olup ahkam kesmeye başlıyorlar.. Bunların şu anda Sakarya da bir sürü örneği var. İş yazmaya gelince, beceri sınırında yetersiz kapasitedeki bu arkadaşlar işi gücü bırakıp onunla bununla dalaşmaya başlıyorlar. Bu hal böyle iken okumuş olup ta gerçekten gazeteciliği tercih etmiş insanlar da bu cendereye girmiş oluyorlar. İşte o zaman ayıkla pirincin taşını.
DURUMDAN VAZİFE ÇIKARANLAR
Ben de yukarıda bahsettiğim ama emekli olup ta bu alemin içerisinden gelen biri olarak hasbelkader bu camianın içerisinde yer alan naçizane bir spor yazarı veya foto muhabiriyim. Amacım gençliğe ve bu işi yaparken zorluklar yaşayan kulüplere olsun, hakemlere olsun, ve kurumlara da yardımcı olmak amacıyla kolları sıvamış biriyim. Beni diğer arkadaşlardan ayıran da bu kısım. Ben yaklaşık 30 Yıldır bu camiada hiçbir kulübün, hiçbir derneğin yemeğini yemeden toplantılarına iştirak etmiş ve haberlerini yapmış ve yapmaya devam eden prensipli birisi olarak normal yaşantımı sürdürmeye çalışıyor ve yazılanlardan da hiç gocunmuyorum. . Bunun nedeni de spor camiasının ne kadar şirin göründüğüne aldanıp ta sonradan başına gelenlerden dolayı üzüntü yaşayan birçok insandan biri olmak istemediğimdendir. Ama bu konuda ben haksızmışım. O karnından konuşan değerli arkadaşlar benim bu prensiplerimi kapris olarak değerlendirmişler ve bu konuda beni yerden yere vurmuşlar. Neymiş efendim benim bu davranışım onların moral motivasyonunu bozmuş yedikleri yemek boğazlarında takılmış kalmış vs. Şimdi gerçekten sormak isterim bu arkadaşların kaçıncı tabaktan sonra yutkunmaları başlamış Çok merak etmeye gerek yok. Çünkü her zaman yaşanan olaylar bunlar. Hele bir gün bir spor müdürü bana yeter be arkadaş sen de bu huyundan vazgeç, bizi de bozuyorsun diye çıkışınca kızacağıma daha da çok güldüm. Zira bizim cemaatte yaşanan manzara böyle. İnsan gün geçtikçe alışıyor. Ama bunlar her nedense benim bu tavrıma bir türlü alışamıyorlar. Çünkü hareketim doğru. Yarın yemeğini yediğin adamın hakkında bir şeyler yazmak zorunda kaldığında adam pabuç gibi köfteleri yerken iyiydi ya senin derse ben ne derim diye hep düşünüyorum, Ama diğer arkadaşlar olayı kanıksamış. Yüzleri jelatin kağıdı ile kaplı. Benimle ilgili yazıyı yazan arkadaşa bakıyorum Üniversite mezunu bir kişi ve yaptığı iş okur yazar kursunda bile olmayacak kadar ayıp. Yazımın başlığını da bu yüzden seçtim. Ne demişler Okumak cehaleti alır, eşeklik baki kalır. Ne kadar doğru değil mi
KONUMUZ SPOR BASINI
Şu anda Sakarya yerel basınının spor bölümleri nerede ise yürekler acısı bir manzara arz ediyor. Hayatında hiçbir gazetenin saçağından bile geçmemiş bir sürü insan bir vesileyle veyahut ta hiçbir yerde tutunamamış olmanın stresiyle çareyi spor basınının içerisinde yer almakta buluyor. Bu duruma zaten hiç para vermeyen patronlar nedeniyle bedava çalışabilecek elemanlara acilen ihtiyaçları olan gazetelerin spor bölümleri balıklama dalıyorlar. Sonuçta bir veya iki ay sonra alın size spor basını elemanı. 1 Yıl geçmeden spor müdürü 2. yıl sonra da otorite olup ahkam kesmeye başlıyorlar.. Bunların şu anda Sakarya da bir sürü örneği var. İş yazmaya gelince, beceri sınırında yetersiz kapasitedeki bu arkadaşlar işi gücü bırakıp onunla bununla dalaşmaya başlıyorlar. Bu hal böyle iken okumuş olup ta gerçekten gazeteciliği tercih etmiş insanlar da bu cendereye girmiş oluyorlar. İşte o zaman ayıkla pirincin taşını.
DURUMDAN VAZİFE ÇIKARANLAR
Ben de yukarıda bahsettiğim ama emekli olup ta bu alemin içerisinden gelen biri olarak hasbelkader bu camianın içerisinde yer alan naçizane bir spor yazarı veya foto muhabiriyim. Amacım gençliğe ve bu işi yaparken zorluklar yaşayan kulüplere olsun, hakemlere olsun, ve kurumlara da yardımcı olmak amacıyla kolları sıvamış biriyim. Beni diğer arkadaşlardan ayıran da bu kısım. Ben yaklaşık 30 Yıldır bu camiada hiçbir kulübün, hiçbir derneğin yemeğini yemeden toplantılarına iştirak etmiş ve haberlerini yapmış ve yapmaya devam eden prensipli birisi olarak normal yaşantımı sürdürmeye çalışıyor ve yazılanlardan da hiç gocunmuyorum. . Bunun nedeni de spor camiasının ne kadar şirin göründüğüne aldanıp ta sonradan başına gelenlerden dolayı üzüntü yaşayan birçok insandan biri olmak istemediğimdendir. Ama bu konuda ben haksızmışım. O karnından konuşan değerli arkadaşlar benim bu prensiplerimi kapris olarak değerlendirmişler ve bu konuda beni yerden yere vurmuşlar. Neymiş efendim benim bu davranışım onların moral motivasyonunu bozmuş yedikleri yemek boğazlarında takılmış kalmış vs. Şimdi gerçekten sormak isterim bu arkadaşların kaçıncı tabaktan sonra yutkunmaları başlamış Çok merak etmeye gerek yok. Çünkü her zaman yaşanan olaylar bunlar. Hele bir gün bir spor müdürü bana yeter be arkadaş sen de bu huyundan vazgeç, bizi de bozuyorsun diye çıkışınca kızacağıma daha da çok güldüm. Zira bizim cemaatte yaşanan manzara böyle. İnsan gün geçtikçe alışıyor. Ama bunlar her nedense benim bu tavrıma bir türlü alışamıyorlar. Çünkü hareketim doğru. Yarın yemeğini yediğin adamın hakkında bir şeyler yazmak zorunda kaldığında adam pabuç gibi köfteleri yerken iyiydi ya senin derse ben ne derim diye hep düşünüyorum, Ama diğer arkadaşlar olayı kanıksamış. Yüzleri jelatin kağıdı ile kaplı. Benimle ilgili yazıyı yazan arkadaşa bakıyorum Üniversite mezunu bir kişi ve yaptığı iş okur yazar kursunda bile olmayacak kadar ayıp. Yazımın başlığını da bu yüzden seçtim. Ne demişler Okumak cehaleti alır, eşeklik baki kalır. Ne kadar doğru değil mi