Anlayana sivrisinek saz…
Bir baltaya sahip olamayan bazı virüsler, sosyal medyada, bir tık uzakta olmalarını fırsat bilip, akılları sıra beni belden aşağı vurmaya çalışıyorlar. Yemez kardeşim yemez. Siz o kadar korkaksınız ki, yazdığınız yazıda, gönderdiğiniz mailde bile ya çakma isim kullanıyorsunuz ya da rumuz.
Hayır yani, idmana gelmeyen onlar olduğu gibi, bıraktım dış sahayı, kendi sahamızdaki maçlara bile gelmeyip tribünde takımını ve taraftarlarını satan da onlar (İstisnalar hariç), çok şey bilip hiçbir şey bilmeyenler de…
BİR LAFA BAKARIM, BİR DE ADAMA!
Bıraktım haftanın en az 3 idmanını izleyen, iç saha maçlarının tamamını kaçırmayan, deplasman maçlarına da vaktim olduğunca ama sık sık giden biri olmayı; Rüstemler tesislerindeki idmanı kaçırmayan Telekomcu Erdoğan kardeşim kadar bile olup öyle gelsinler karşıma.
Bu yüzden de o zatı muhterem ve onun gibileri için “Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az” değil; “Anlayana sivri sinek saz, anlamayana sazın sapı az” diyorum.
Hayır yani, bilgisayar başında, bir tıkla kendini adam sanan o korkaklar, keşke medeni cesaret gösterip, yüz yüze konuşmayı, tartışmayı akıllarına getirseler…
Keşke karşıma çıksalar da, herkes görse bilgi, kültür ve tecrübe kimde var, kim kimi batırıp batırıp çıkarıyor, kim haklı kim haksız bir görse.
Hele hele konumuz Sakaryaspor ve futbol olursa…
YAKTIM GEMİLERİ!
Yaktım gemileri sen ve senin gibileri için. Bundan sonra yok sessiz kalmak. Yetti artık.
Sen, hangi emeğini harcadın da, hangi Sakaryaspor maçına kaç kez ve nereye gittin de benimle aşık atmaya kalkıyorsun? Kaç tane Sakaryaspor izledin hayatında? Kaç maç gördün? Futbolu ne kadar biliyorsun? Hayatında hiç topa vurdun mu? Ben Sakaryasporun Süper Ligini görmüş, hatta Avrupa Kupasını katılmış takımını izleyen, gören, yazan biriyim. Benim o derece bilgim, tecrübem, geçmişim var. Peki ya sen ve senin gibilerin geçmişi ne? Neyi ne kadar biliyorsun?
Ayrıca hangi teknik direktörü ve futbolcuları tanıyorsun? Hangi idmanı, kimin, nerede, ne zaman ve nasıl yaptırdığını gördün?
Ama ben bizzat kendim gidip izleyip, kimin ne kadar çalıştığını ve çalışmadığını gören, duyan ve bilen biri olarak yazıyorum yazdıklarımı. Ya da en az kendim kadar futbolu bilen kişilere o maçları izlettirip bilgi alan biri olarak yapıyorum bunu. Hem de sana 10 basacak şekilde! Tıpkı dün izlediğim idman gibi. Peki sen ne yaptın? Niye gelmedin idmana? Ne zaman geleceksin?
BİR BALTAYA SAP OL DA ÖYLE GEL
Ne yani sizin istediğinizi yazıp istemediğini yazmayacak mıyım? Siz beni başkaları ile karıştırdınız anlaşılan. Bana bir adım gelene ben 3 adım gelirim ama beni arkamdan hançerlemeye çalışanları da tüm gücüm, çevrem ve etkimle karşılığını veririm.
Yeter ki önce insan mantığıyla gelinsin, samimi ve dürüst olunsun.
Bu arada cezamız nedeniyle Darıca maçına gelemeyenler için söyleyeyim.
Yine futbol yok? Yine oynayan rakip ama sadece tıpkı geçen haftaki gibi biraz mücadeleyle 3 puanı alan da biziz.
Hakem faktörü de, futbol faktörü de bizden yanaydı. Sanıyor musunuz ki takım futbol oynadı? Hayır. Koskoca maçta rakip kalede 1 pozisyon bulup gol atan biz, kaçıranlar yine onlardı. Olsun, 3 puanı alalım da nasıl alırsak alalım.
Benim istediğim bu ama yetmez. Çünkü futbol şansı her zaman bir takıma gülmez. Silah bazen geri teper.
Onun için mücadeleyi daha çok arttırmalı, futbolu da oynamalıyız artık.
Yani şans değil, ciddi şekilde gol pozisyonları bulmak ve birden fazla goller atıp, attığımızın azını yemek veya hiç yemememiz lazım.
Kıssadan hisse, bu işin püf noktası da budur.
Örneğin bu haftaki Ünyespor maçında olması gerektiği gibi.
Tabii anlayana…